Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.(TMK m.101/1) Vakfın amacı da tıpkı derneklerde olduğu gibi manevi(ideal ve sosyal) bir amaç olmalıdır.
Vakıf ve dernek arasında ne fark vardır sorusu en sık sorulan sorulardandır. Vakıflar ile dernekler arasındaki farklılıklar kısaca şu şekilde ifade edilebilir. Dernekler, kişi topluluğu iken, vakıflar mal topluluğudur. Dernekler belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulan tüzel kişi iken, vakıflar bir malın belirli bir amaca sürekli özgülenmesi adına kurulan tüzel kişidir. Dernekler en az yedi gerçek veya tüzel kişi ile kurulurken, vakıflarda böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır.(1)
Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleri ile oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır. (2) TTK m.16’ya göre vakıflar, kazanç paylaşma amacı güdemezler fakat Vakıflar Kanunu m. 26’ya göre amaçlarını gerçekleştirmeye yardımcı olmak ve vakfa gelir sağlamak amacıyla bir işletme işletebilirler. Bu işletme TTK m.11’e göre ticari işletmenin şartlarını taşıyorsa, ticari işletmeyi işleten dernekler, kamuya yararlı dernek statüsünde değilse, tacir sayılırlar. Buna göre derneğin işletmesi, gelir sağlamayı hedef tutma, bu hedefi esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşma, faaliyetlerini devamlı ve bağımsız bir şekilde yürütme koşullarını sağladığı takdirde ticari işletme vasfına haiz olacak ve ticaret siciline kaydı yaptırılacaktır. Amacına varmak için ticari işletme işleten vakıf da tacir olacaktır. (3)
Kısaca kamuya yararlı dernek statüsünde olmayan ve ticari işletme işleten vakıflar tacir sıfatını kazanacaktır.
Amaçlarına ulaşmak için ticari işletme işleten vakıflar, ticari işletmelerini sicile kaydettirmekle yükümlüdür, çünkü her tacir, ticari işletmesini ve ünvanını işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirir.(TTK m.40/1) Ticaret siciline vakıf değil, vakfın işlettiği ticari işletme kaydedilecektir. Vakıflar ticari işletme işlettiklerinden dolayı tacir sayılırlar. Yani vakıfların tacir sıfatı ticari işletme işletmelerinden doğar. Bununla ilgili unutulmamalıdır ki, vakıflar sadece amaçlarına ulaşmak için işlettikleri ticari işletme faaliyetlerinden dolayı tacir sayılır, vakfın diğer faaliyetlerinden dolayı tacir sayılması söz konusu değildir. (4) Dolayısıyla vakıflar ticari işletmesi dışındaki faaliyetlerinde tacir olmanın hüküm ve sonuçlarına tabii olmayacaktırlar.
Şu hâlde vakıfların tacir sıfatını kazanması için TTK m.16’ya göre iki şart vardır: amaçlarına varmak için ticari işletme işletmeleri ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcamamaları.
Ticari işletme işleten vakıflar da tıpkı ticari işletme işleten dernekler gibi tacir sıfatını haiz olacakları için tacirlere tanınan tüm haklardan yararlanabilecek ve tacirlerin tabi oldukları bütün yükümlülüklere de tabi olacaklardır. Vakıf, yalnızca ticari işletme işlettiği konu dolayısıyla tacir sıfatına haiz olacak, diğer iş ve işlemlerinde tacir gibi yükümlü olmayacaktır.
Derneklerin tacir niteliği başlığındaki örneğe benzer bir örnek vakıflar için de verilebilecektir. Beykoz’da yaşayan Çallıların kullanımı amacıyla bir taşınmaz özgülenerek kurulan bir vakıfta, vakıf yönetim kurulunca bir işletme açılması düşünülse, bu işletme ticari işletmenin şartlarını taşıdığı takdirde, kazanç paylaşma amacı olmaksızın, gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcamayan bir vakıf olması durumunda bu vakıf ticari işletmesini sicile kaydettirmekle tacir sıfatını kazanır. Örneğin bu vakıf, taşınmazın giriş katındaki dükkânda Çal üzümlerinden yapılan şarapları sattığı ticari işletmesi ile vakfın amacını gerçekleştirmeye katkıda bulunabilir.
(1) Ballar Suat, Yeni Vakıflar Hukuku, 2015, s. 10
(2)AYHAN Rıza ÇAĞLAR Hayrettin, Ticari İşletme Hukuku Genel Esaslar, 2017, SS. 228
(3) ÜLGEN Hüseyin vd., Ticari İşletme Hukuku, 2015, S.264
(4) AYHAN Rıza ÇAĞLAR Hayrettin, Ticari İşletme Hukuku Genel Esaslar, 2017, SS. 228